Doğal ortamla iç içe olan çocuklarda alerji
seyrek görülür
Her anne-baba çocuğunu yetiştirirken çok dikkatli ve hassas
davranır. Bazıları çocuklarını tamamen doğal ortamlarda yetiştirmekten yanadır.
Peki, modern hayatta, doğal ortamda ve doğal besinlerle çocuk yetiştirmek ne
kadar mümkün? Bu sorunun cevabını Prof. Dr Yonca Nuhoğlu’ndan aldık.
Alerji ile ilgilenen bilim insanları
“enfeksiyonlar ve alerji ilişkisi” üzerinde önemli araştırmalar yürütüyor.
Vücudumuzda bağışıklık sistemi bir koldan mikroplarla savaşırken, diğer koldan
da çevremizdeki yabancı maddelere verilen alerjik reaksiyonlarla mücadele eder.
Bu iki kol birbiri ile denge halindedir. Bağışıklık sistemimiz doğumdan
itibaren bu dengeyi kurmaya çalışır. Doğum kanalından geçerken bebeğin annenin
vajenindeki yararlı mikroplarla temas etmesi bağışıklık sisteminin enfeksiyon
yönünde ilk uyaranı almasını sağlar. Bu nedenle normal doğum yapan annelerin
bebeklerinde alerji daha az görülür.
Doğal ortamla iç içe olan çocuklarda alerji seyrek görülür
Benzer şekilde aşılama programlarının
yaygınlaşması çocukların daha az çocukluk çağı bulaşıcı hastalıklarına maruz
kalmasını sağladığından, bağışıklık sisteminin bir miktar alerji yönüne
kaymasına neden olduğu da yaygın görüşler arasındadır. Örneğin, çiftlik
ortamında yaşayan ve hayvan atıkları ile teması çok olan çocuklarda daha az
alerji görülmesi de, bu ortamlardaki mikrop temasının bağışıklık sistemini
alerjiden uzaklaştırdığını gösterir.
Dünyadaki çocuk ölümlerinin nedenleri
Öte yandan halen çocuk ölümleri tüm dünyada
önemli bir sağlık sorunu olarak gündemini koruyor. 1990-2008 yılları arasında
çocuk ölümleri aşılama programları ve temiz su kaynakları sağlanması gibi
yöntemlerle %30’a varan oranda azaltılmıştır. Ancak bu hala yeterli değildir.
Günümüzde her 21 dakikada bir, 5 yaşın altında 1 çocuğun öldüğü dikkat çekiyor.
Her yıl
kaybedilen 11 milyon çocuğun %70’i ishal, zatürre, yenidoğan enfeksiyonu,
prematüre doğum ve doğumda oksijensiz kalma gibi normalde önlenebilecek
hastalıklar nedeniyle olur. Bu ölümler daha çok gelişmekte olan ülkelerde
dikkat çeker. Hala kızamık, tetanos gibi aşı ile korunması olası hastalıklardan
ölen çocuklar olduğu bilinir. Ölümlerin yaklaşık yarısı temiz olmayan su gibi
arındırma sorunları nedeniyle olur. Çalışmalar, her yıl ölen 11 milyon çocuğun
6 milyonunun aşılama, antibiyotik ve beslenme desteği gibi uygulamalarla
önlenebileceğini kanıtlamaktadır.
Çocukların geçirdiği enfeksiyon hastalıkları
Bu veriler ışığında çocukların doğal bağışıklık
geçirmesi için kızamık, kızamıkçık, kabakulak, çocuk felci, gibi enfeksiyon
hastalıklarını doğal yoldan geçirmelerine izin vermek çok yüksek bir risk almak
demektir. Özellikle kızamığa bağlı zatürre ve beyin iltihabı (SSPE), kabakulağa
bağlı menenjit, kızamıkçığa bağlı sakat doğum gibi risklerin yüksekliği,
hepatite bağlı karaciğer nakli gerektirecek düzeyde karaciğer yetmezliği veya
halen yüzde yüz tedavi oranının yakalanamadığı tüberküloz hastalığı söz konusu
olduğunda bu hastalıklardan korunmak daha da büyük önem kazanmaktadır.
Bağışıklık sistemini güçlendirmek için enfeksiyona ne oranda izin
verilmelidir?
Bu soru maalesef halen cevaplanamamıştır.
Çocuklarını büyütürken anne babalar bireysel anlamda tercihlerini daha az
korumacı olmak yönünde kullanabilirler. Ancak bu tercih de kendine özgü
riskleri beraberinde getirir.
Toplum sağlığı göz önünde bulundurulduğunda
önlenmesi olası enfeksiyon hastalıklarından aşılama programları ve hijyen
koşullarını iyileştirmek yoluyla korunmak, bu hastalıklara bağlı ölüm ve
sakatlıkları azaltacağından her şeyin üzerinde önem taşır. Dünya sağlık Örgütü
ve UNICEF dünyada çocuk ölümlerini azaltmak için bu programların
yaygınlaştırılması yönünde büyük çaba sarf ediyor. Bizlere düşenin de
çocuklarımızı önerilen şekilde aşılatmak ve genel anlamda hijyen koşullarının
sağlandığı temiz bir çevrede büyütmektir.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil